İZMİR YENİ MÜZİK GÜNLERİ VI, 7-12 Ekim 2025

İzmir Yeni Müzik Günleri’nin altıncı edisyonu, 7 Ekim’de konuk topluluk Ensemble Hand Werk [hand werk] ve besteci Vassos Nicolaou’nun yürüteceği atölye çalışmalarıyla açılıyor. Dört genç besteci ve müzisyenin aktif katılımıyla gerçekleşecek atölyeler, 12 Ekim’de Duo Aspera ve Ensemble [hand werk]’in Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Küçük Salon’daki konserleriyle son bulacak. Bu yıl projenin Ensemble [hand werk] ve Yeni Müzik ve Güncel Sanat (init-i2) iş birliğiyle geliştirilmiş olması ve Goethe Institute International Koproduktionsfonds, Ernst von Siemens Müzik Vakfı, Goethe-Institut İzmir ve Avusturya Kültür Ofisi tarafından cömertçe desteklenmiş olmasıyla özellikle gurur duyuyor ve teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Atölye çalışmalarına dinleyici olarak katılmak isteyen genç besteciler izmirnewmusic@gmail.com adresi üzerinden bizimle iletişime geçebilirler.









PROGRAM NOTLARI
Gabriele Vanoni – Secondo Studio di Risonanza (2022)
Duo Aspera için yazılmış olan Secondo Studio di Risonanza, farklı enstrümanlar arasındaki tınıların kaynaşmasını ve her bir enstrümanın rezonansının, topluluktaki tüm enstrümanların yararlanabileceği bir besteleme malzemesine nasıl dönüşebileceğini araştıran bir serinin parçasıdır. Bu eserde piyano ve akordeon zaman zaman birbiriyle bütünleşir, bazen birbirini kovalar fakat her zaman belirli bir tını ve/veya rezonans yaratmaya katkıda bulunur.


Gianluca Castelli – Nördlich der Zukunft (2020)
Geleceğin Kuzeyindeki Irmaklarda
at o ağı, ki sen onu
duraksayarak ağırlaştırırsın
taşların yazdığı
gölgelerle.
- Paul Celan / çeviri: Oruç Aruoba


Mehmet Ali Uzunselvi – Kırpılmış Minyatürler (2020)
Yapıt, Uzunselvi’nin pandemi sürecinde gerçekleştirdiği çeşitli doğaçlama oturumlarının kırpılmış parçalarından arda kalan karakterlere dayanır. Bestecinin uzun süredir geliştirmekte olduğu “kademeli eksiltme kuramı” çerçevesinde yeniden anlam kazanarak yüzeye çıkan bu artık fragmanlar, doğaçlamanın serbest çağrışımdan gelen doğasından kaynaklı olarak; boşlukların ve anlık izdüşümlerin de karakterize ettiği bir yapıya evrilir.
Eserde neredeyse her figür, motif ya da mikro yapısal kesit, eksiltme ya da kırpma ilkesine dayalı, puantilistik bir dil içinde biçimlenir. Bu yönüyle yapı jest ve bütünlük yerine, boşluk ve leke ikileminin estetiği üzerine yoğunlaşır.
Ayrıca, yapıtın sample ve fiziksel modelleme tabanlı bazı yazılımlar üzerinde farklı çeyrek ses akort sistemleri ile çalınmış versiyonlarının yanı sıra; yine besteciye ait olan “Paralel Komposizyon” kuramı çerçevesinde düzenlenmiş fixedmedia versiyonları da bulunmaktadır.


Mert Kocadayı – Vanishing Point (2025)
Vanishing Point, sanatçının eserlerini ürettiği alan dışındaki yıkımı durduramayacağını bilerek üretmeye devam etmesinin yarattığı psikolojik kopuşu yansıtır. Ana fikri, tanıklıkla eylemsizlik, sesle söylenemez olan arasında sıkışmış bir gerilimden doğar. Eser, yalnızca tüm çizgilerin (ve ilkelerin) birleşip kaybolduğu görsel veya bilimsel bir kavramı değil, aynı zamanda dayanılmaz koşullar altında sanat üretmenin anlamının da silikleşmesini ifade eder. Bu müzik bir protestodan çok art arda gelen anlardan oluşan kişisel bir sığınaktır; çöküş çağında üretebilme çabasının sonucudur, etrafımızda olan ve bizi dehşete düşüren her şeyin çaresiz bir gözlemidir.


Oana Vardianu – Kaleidoscopum Vitae (2021)
Kaleidoscopum vitae, sıradan bir insanın hayatını müzikal bir dille sunar. Eseri oluşturan dört bölüm, insanın dört farklı gelişim evresine karşılık gelir:
- Yeşil çocuk. İrade.
- Anlam… Arayış içinde.
- “Ben yetişkin dedim, esnek olmayan değil.”
- Yaşlanmak… Ağır yük.
Kaleidoscopum vitae, insanın hayat boyunca kaçınılmaz olarak değişen bakış açısına atıfta bulunur; koşullar aynı kalsa bile etraflarında olan bitene dair algıları kökten farklı olabilir. Akordeon ve piyanoyu bir araya getirmek, zengin nüanslarla dolu, adeta bir ‘orkestra’ sesi yaratır; ancak bu ses aynı zamanda hem alışılmadık hem de yenilikçidir. Akordeonun zengin rejister paletini ve genişletilmiş çalım tekniklerini kullanan eser, yaşamın hem ciddi hem de oyuncu yanlarını keşfetmeyi hedefler.


Rocco de Cia – sulla soglia (2016)
sulla soglia (eşikte) fikri, piyanonun sesini baş kahraman, akordeonun sesini ise onun gölgesi; yani yalnızca piyanonun sesi sönümlendiğinde algılanabilir hale gelen narin bir parıltı, bir iz gibi hayal etmemle ortaya çıktı. Eserde boyunca akordeon yavaş yavaş daha belirgin hale gelir ve ardından iki enstrüman eşit önem kazanarak birbiriyle bütünleşir.
Eseri yazdıktan bir süre sonra ilginç bir şey oldu: Bologna Üniversitesi’nde tanıştığım Çinli bir öğrenci, Ghenadie Rotari ve Valentina Vargiu’nun kaydından sulla soglia yı dinledi ve bana eseri dinlerken, Çin kültürünün kadim tanrısı olan, gökyüzünü yeryüzünden ayıran ve Yin ile Yang’ı dengede tutan Pangu’yu hayal ettiğini söyledi. Tanrı Pangu’nun hikayesini bilmiyordum fakat bu ilişkilendirme beni çok etkiledi: Ne zaman sulla soglia’yı dinlesem, bu bende bir tatmin duygusu yaratıyor.






PROGRAM NOTLARI

Ceren Ünver, Lirik Garipliğin Yaratıkları Üzerine (2025)
flüt, klarinet, perküsyon, piyano, keman, viyolonsel ve gündelik nesneler için 8’
On Creatures of the Lyrical Oddness/ Lirik Garipliğin Yaratıkları Üzerine dinleyiciye okur gibi yaklaşmayı hedefleyen bir topluluk eseridir. Bir olay örgüsünden ziyade mitler, periler ve türevleri gibi “lirik garipliğe” odaklanan, edebiyatı tüketmenin verdiği saf hisse ulaşmayı amaçlıyor eser. Besteci, şeklen öznel olup renksel manada aynı kalmayı başaran okumayla ilişkili illüstratif görseller ile kurguya ait soyut görünümü ses yoluyla görünür kılmayı amaçlamaktadır. Topluluk flüt, klarnet, piyano, keman, çello ve gündelik nesneler de içeren (masa lambası ve plastik boru gibi) küçük perküsyon enstrümanlarından oluşuyor. Müzik cümleler üzerine oturtulmuş ve odak noktası olarak büyülü tını dünyasını görünür kılmak amacıyla inarmonisite ve armonisite arasındaki dönüşümleri almaktadır. Besteci için bu eser edebiyatın görselliği, görüşün sesi ve müziğin anlatısı gibi sanatsal birleşimler üzerine kişisel bir keşiftir.


Azra Kaya, an oracle’s tale (2025)
flüt, klarinet, perküsyon, piyano, keman,viyolonsel ve gündelik nesneler için 10’
Eser, dünyadaki üç ünlü kehanet merkezinden biri olan Claros Antik Kenti’nden esinlenerek yazılmıştır. Kent, Apollon’a adanan bir tapınak olarak inşa edilmiş ve Hellenistik dönem ile birlikte Dionysos kültü önem kazanmıştır. Kentte düzenlenen ayinler aracılığıyla Apollon’un vahiy ve kehanetleri halka ulaştırılırdı. Gece karanlığında düzenlenen bu ritüellerin sonunda, Dionysos’un kâhinleri mesajı iletmek için aracı olurlardı. Eser, bir ayinin kehanetle sonlanan mesajını imgeler.


Emir Ekberzade, Narduqan (2025)
flüt, bas klarinet, perküsyon, keman, viyolonsel ve gündelik nesneler için 10’
Narduqan, kuzey yarımkürede yılın en uzun gecesi ve kış gün dönümüdür. Bu gece, karanlığın doruğa ulaştığı anı ve hemen ardından ışığın yeniden artmaya başlamasını simgeler. Kökleri Mitra inancına dayanan bu kadim gelenek, güneşin yeniden doğuşu ve ışığın karanlığa üstün gelişiyle anlam kazanmıştır. Mitraizm döneminde teolojik bir çerçeve kazanan bu ritüel, Zerdüştlük döneminde Ahriman ile Ahura Mazda’nın kozmik karşıtlığıyla mitolojik derinlik kazanmıştır; İslam sonrasında da şiir, edebiyat ve toplumsal kutlamalarla yaşamaya devam etmiştir. Bu ritüel, kuzey yarımkürede, özellikle Türkiye’nin bazı bölgeleri, İran, Azerbaycan ve Orta Asya’nın kuzey kesimlerinde gözlemlenir ve bu kültürlerde yaşayan halklar tarafından kutlanır. Türk halklarının bir kısmında bu gece Nardugan olarak bilinir; güneşin doğuşu anlamına gelir. 21 Aralık’ta güneşin en düşük noktasına ulaşmasıyla başlayan bu dönem, 25 Aralık’ta ışığın yeniden yükselmeye başlamasıyla “yeniden doğuş” olarak kabul edilir. Bu eserin temelinde çatışma olgusunun Narduqan’ın özünden doğduğu Düşüncesi yatar. Karanlık ve aydınlık, gece ve gündüz, ölüm ve yeniden doğuş arasındaki gerilim, müziğin dokusunda yankılanır. Dinleyiciye yalnızca karşıtlıkları değil, bu gecenin köklerinden bugüne taşınan kültürel ve kozmik anlamı dinletmek amaçlanır.


Kaan Selçuk, kâtip (2025)
flüt, klarinet, perküsyon, piyano, keman, viyolonsel,canlı elektronikler ve gündelik nesneler için 9’
Eserin ana malzemesi Olivier Messiaen’ın Thème de Dieu [Theme of God] üzerine kuruludur. Bu tema, eser boyunca farklı varyasyonlarla karşımıza çıkar. Bu devamlı şekil değiştirme “Tanrı” fikrinin biricikliğini ve sözde mükemmelliğini sorgular. Gündelik nesneler, defter ve kalem, çıkardığı seslerle Tanrı’ya dair bu düşüncelerin mitolojik ve yazılı kültür üzerinden bize ulaştığını devamlı hatırlatır. Bölümler kendi aralarında çeşitli bağlantılara sahip olsa da doğrusal bir şekilde birbirlerine çözülmezler. Burada müzikal fikirler ve kesitler, kendilerini değil, dâhil oldukları kapsamlı müzikal (ya da müzik dışı) konseptleri sıkıştırılmış bir şekilde temsil eder.


Niklas Seidl, after after (2010)
melodika, pikolo flüt, bas klarinet, keman, viyolonsel için 6’
Eser, birbirleriyle etkileşim içinde olan iki müzik yapma yaklaşımını araştırır. Klarnet ve keman, özenle seçilmiş kısa ve yumuşak seslerden oluşan ince bir ağ örerken; melodika ve pikolo, çoğu zaman tek bir nota üzerinde ısrar eder. Bu basit karşıtlıklar, iki farklı yoğunluk biçimi ortaya koyar: sessizliğin sınırında dolaşan ses dokusunun entelektüel bir yansıması ve yalnızca enerjisi ve tekrarıyla gerilim kazanan tek bir sesin gücü.
After (sonra) sözcüğü ilginçtir; zamanı — belki rastlantısal biçimde — ikiye böler. Öncesinde bir before (önce) olmalı ve muhtemelen arada bir eylem gerçekleşmiş olmalıdır. Eser, orta noktasında aynalanmış bir biçimdedir; ancak bu yansıma bozulmuş bir şekilde ortaya çıkar. İlk bölüm, bir şeyin zaten gerçekleşmesinden sonra yaşanır; ikinci bölüm ise, sonra’nın sonrasını bulmaya çalışır.










